Her
milletin kahramanları tarihlerinde önemli bir yer tutarlar. Kahraman azınlığın
çok büyük bir çoğunluğunu ise askerler oluşturur. Irk ve din ayrımı yapmaksızın
bütün kahramanlarsa saygıyı hak ederler ve kutsal saydıkları değerler uğruna
kanıyla toprağı birleştirmeyi göze almış bütün insanlar inandıkları değerler
kadar yücedirler. Bilinmelidir ki savaşçılar, din adamlarından, âlimlerden ve
bilumum şeyhten daha kutsallardır; bu kutsallık ise dinle alakalı değildir zira
bazı değerler bütün dinlerin üzerindedir. Julius Evola’nın da dediği gibi: Kahramanların kanı Tanrı'ya filozofların
mürekkebi ve inananların dualarından daha yakındır.
Ülkelerin politikaları yüzünden ise hiçbir savaşçıya
düşmanlık beslenemez. Bütün savaşçılar, birbirleriyle savaşanlar dâhil olmak
üzere, kardeşlerdir. Bu kardeşliğin temelindeyse kan değil ruh yatar. İdealler
ve amaçlar farklı olsa da ruh birdir ve her şeyin üzerindedir. Bir savaşçı olan
Atatürk, 1915 yılında karşı siperlerde çarpıştığı Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu’na
bağlı diğer savaşçılar hakkında 1934te şöyle söylemiştir:
"Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını
döken kahramanlar. Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun
içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak
diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Gözyaşlarınızı dindiriniz.
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat
uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim
evlatarımız olmuşlardır"
Amerika’nın Irak’ta ve Afganistan’da
yaptıklarının sorumlusu Amerikan Temsilciler Meclisi ve Senato’dur, bazense
Merkezi İstihbarat Teşkilatı; U.S. Marine Corps’a bağlı bir teğmen değil.
İsrail’in yaptıklarının sebebi meclistir, IDF’te görevli bir er değil. Bira
alamayacak, oy veremeyecek kadar genç lakin ölebilecek kadar yaşlı bir Amerikan
askerini akan kandan dolayı suçlamak ne derece adildir? Uzun lafın kısası savaşların
sorumluları sivillerdir, ordular değil. Askerler yalnızca verilen emirler
doğrultusunda savaş sanatını ifa eden sanatkârlardır ve Tümgeneral Osman
Pamukoğlu’nun da söylediği gibi “Sanat ustalarıyla sanattır.” Eklemem gerekir
ki her sanat ustalarıyla tanınır. Üstün bir sanatçı, Türk Ordusu’nda bir
askerin mareşallikten sonra ulaşabileceği en yüksek rütbeye erişmiş olan bir
asker; 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “Nasıl
bir Türkiye?” kitabında bu durumu şu şekilde ifade etmiştir:
“Evet, gerçekten askerler savaş karşıtıdır. Siyasi tarihe,
harp tarihine bakın; savaşları hep kralların, imparatorların, dönemimizdeyse
siyasilerin çıkarttığını görürsünüz. Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün
‘Yurtta sulh, dünyada sulh’ şeklindeki özgün ve harika ifadesi de yukarıdaki
düşünceyi doğrulamıyor mu?”
Yorumlar
Yorum Gönder